4 Kasım 2012 Pazar

Satranç Tahtasına Yağan Fa Anahtarı

Bu, olanağanüsü öyküler peşinde birinin bu sefer dışında değil içinde, kahramanı olduğu, olağanüstü bir öyküdür.

2002 yılı. Sabah saat 10:45 - 10:50 arasıydı. Aybar Karaçay'ın kapısının zili acı acı çaldı. Karaçay kalktı, sabahın kör saatinde kapısını çalan münasebetsize haddini bildirmek üzere kapıya doğru seğirtti. Kapıdaki kişi, ısrarla zili çalmaya devam ediyordu. Kapıyı hışımla açan Karaçay, karşısında bir kargo elemanı buldu. Tam boğazına yapışmak üzereyken, elindeki zarfın üstünde "Kerim-Selim Altınok" yazısını gördü... (Daha sonra kurye, "Zarfı ters tutmuş olsaydım, sanırım şu anda hayatta olmayacaktım. İşimi doğru yapmaya özen gösteririm, ama bu özenin, gün gelip hayatımı kurtaracağını nereden bilebilirdim!" diye anlatır.) ... ve sordu: "Nereyi imzalıyoruz?"


Kapıyı neredeyse kuryenin suratına yapıştıracak bir aceleyle kapatmasıyla zarfı açmaya başlaması eşzamanlıydı. Zarf bir türlü açılmak-yırtılmak bilmedi. Üstelik, eliyle yokladığında fark edebildiği kadarıyla, içinde kırılabilecek bir şeyler olma ihtimali yüksekti. Gel gör ki, hem Kerim-Selim Kardeşler, hem de işgüzar kargo firması çalışanları zarfı öyle bantlamış ve yapıştırmışlardı ki, zarar vermeden açmak mümkün görünmüyordu. Aceleyle mutfağa giderek bir bıçak aradı. Fakat o da ne? Mutfakta bıçak yoktu! "Çatal! Çatalla açsam?" diye düşündü Karaçay. Eline geçirdiği çatalın ucunu zarfa sokar sokmaz "poff!" diye bir ses geldi ve Karaçay, zarfın içinde her ne varsa zarar verebileceği endişesiyle çatalı da bir tarafa bıraktı. Aklına içerideki odada bir maket bıçağı olabileceği geldi. Bıçağı aramak üzere elinde zarfla yan odaya giderken, gözü hafifçe eğilmiş ve tam eğildiği yerden, camdan vuran güneşi yansıtarak parlayan çatala takıldı bir an.
Yan odada maket bıçağı gerçekten vardı. Zarfı dikkatlice yırttı. Az önce patlamış olan plastik koruma baloncuklarının arasında bir kaset bulunduğunu fark etti ve kaseti dikkatlice plastiğin arasından aldı.
Kasetin üstünde yalnızca "Kerim-Selim Altınok" yazıyordu. Kaseti büyük bir dikkatle kasetçalara yerleştirdi. Odayı harika bir müzik kaplamıştı bir anda. "Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan..."
"Auto-reverse" özelliği sayesinde kaset bütün gün döndü durdu. Gün boyunca kuşlar, gece cırcır böcekleri müziğe eşlik ediyordu. Karaçay müziğin varlığına alışmış, günlük işlerini yapmaya koyulmuştu. Öyle ki; uykuya giderken çalan müziklerin varlığını bilinç düzleminde unutmuş ve yorgunluktan hemen uykuya dalmıştı.

Karaçay rüya zamanında yaşayan kişilerdendi. Yıllar önce, aylık bir matematik dergisinin ödüllü sorusunu rüyasında çözmüştü.

Bu rüyasında önce öğleden sonra yaptığı işleri gördü. Rüyada zaman sanki tersine akıyor gibiydi. Daha sonra öğlen yediği yemeği ve son olarak da kaseti açmaya çalıştığı çatala güneşin vuruşunu ve çatalın parlayışını gördü. Çatal rüyasında da eğikti ve rüya devam ettikçe bir sürü başka şey oluyor, fon değişiyor, çeşitli kişiler rüyaya girip çıkıyor fakat çatal hep aynı yerde durmaya devam ediyordu. Duruyor muydu? Hayır. Dikkat ettiğinde, çatalın gittikçe daha da fazla eğilmeye başladığını fark etti. Çatal eğildi.. eğildi.. ve F harfine benzer bir şekil aldı. F... Fork? Fourchette? F harfinin nasıl F anahtarına dönüştüğünü izledi:

Bu dönüşüm çok mu hızlı yoksa çok mu yavaş oldu, bilemiyordu. Hızın içinde bir durağanlık ve neredeyse donmuş zamanın içinde hareket vardı. Sonra F anahtarı gökyüzüne çıktı ve erimeye, sıvılaşmaya başladı. Güneş ışıklarının aydınlattığı Fa damlaları, yavaşça yere doğru süzülmeye başladılar. Başını eğerek damlaların düştüğü yere baktı: Orada kocaman bir satranç tahtası duruyordu.
Damlalar tahtanın üstüne yavaşça indiler ve katılaştılar. Şimdi tahta şu şekilde görünüyordu:


"Dört hamlede mat!" diye geçirdi içinden ve o an uyandı ancak uyandığının farkında değildi. Rüyadaki gibi kolayca hareket edeceğini sandı, ancak yanılıyordu ve kolunu, yatağın yanında duran satranç tahtasına çarptı. Bu sefer gerçekten uyandığını anladı. Tahtanın başına geçti ve rüyasında gördüğü konumu dizdi. Evet, gerçekten dört hamlede mat içeren kusursuz bir satranç problemi, karşısında F anahtarı şeklinde duruyordu!

Altınok Kardeşlerin ona verdikleri parayla satın alınamayacak değerdeki armağanlarına, parayla satın alınamayacak bir başka değerli armağanla yanıt verdi. Bilim Teknik Dergisi'nin bir sonraki sayısında yayınladığı bu kurgumatın altında "Altınok Kardeşler'e adanmıştır." yazıyordu.







0 yorum:

Yorum Gönder