17 Şubat 2013 Pazar

"Darısı Başınıza" ile Eleanor Rigby'nin ne ilgisi var?

Eleanor Rigby, Beatles'ın en sevilen şarkılarından biri ve diğer parçalarına göre sözleri oldukça düzgün sayılabilecek bir eser. Bu blogu takip eden birinin bu şarkıyı bilmemesi çok düşük olasılık. O zaman bu yazıda ne işi var? İzah edeceğim. İsterseniz şarkıyı anımsayalım.

Beatles - Eleanor Rigby


Bu şarkının çok bilinir olmasına istinaden bir değişiklik yapalım ve şarkı sözlerinin hepsini değil, yalnız ilk satırlarını okuyalım:

"Eleanor Rigby
picks up the rice in the church
where a wedding has been."

Tarihsel dönemlere göre üç tür evlilik olduğundan söz ediliyor:
1. İlk çağlarda, erkeğin kadını saçlarından sürükleyerek mağarasına götürmesi şeklinde gelişen evlilik.
2. Kadının başlık parası karşılığı satıldığı evlilik.
3. Günümüzde pek çok yerde görülen "çağdaş evlilik", "aşk evliliği"
İngilizce "Wed" sözcüğünün eski İngilizce'de, evliliği garanti etmek için kız daha küçük yaştayken babasına verilen başlık parası (bir nevi kaparo - ön ödemeli kampanya) anlamına geldiği notunu da düşelim.

Eleanor müzmin bekar. "Kısmet bekleyen" bir "uzatmalı kız" olarak gelinin attığı pirinçlerden topluyor.
Pekiyi, pirinç atma geleneği ne kadar eskidir dersiniz? Google'da yapacağınız hızlı bir araştırma sonucu muhtemelen bu adetin Roma döneminden kalma olduğunu bulacaksınız oysa bu gelenek muhtemelen yazının bulunmasından bile daha eskiye dayanıyor. Aynen pirinç atma şeklinde Hindistan'da da görüldüğü gibi, bizde de darı (mısır) taneleri savurma şeklinde görülüyor ve "darısı başınıza" sözü de buradan geliyor. Zaman içinde bir çok yerde bu gelenek evrilmiş ve günümüzde gelin çiçeği ve gelin çiçeği teli etrafında dönüyor. Eskiden Avrupa'da görüldüğü haliyle pirinç atmanın amacı kötü ruhları doyurmak ve böylece avantalarını alan ruhların yeni evlilere musallat olmalarının önüne geçmek. Ayrıca çok taneli pirinç ve mısırın bereket ile üremeyi sembolize ettiğini de biliyoruz.

Yeni evlilerin üstüne pirinç savrulurken

Hem Hindistan'da hem de Avrupa'da neredeyse aynı şekliyle görüldüğüne göre bu geleneğin ortak kökünün en az Proto-Hint-Avrupa dili kadar eski olduğunu söylemek mümkün. Pekiyi, eski ya da geleneklerini hala koruyan şimdiki Türk topluluklarında da böyle bir uygulama var mı acaba?
Hakas Türkleri ve Şamanizm üstüne etnografik ve sosyolojik çalışmalarıyla tanınan ünlü araştırmacı Timur Davletov, bu sorumuza şöyle yanıt veriyor:
"Putperestlik insanlık tarihi kadar eski ve dünya üstünde yaşamış tüm topluluklarda görülmüş. Şaman düğünlerinde pirinç atma şeklinde bir uygulamaya rastlanmaz ancak orada da etraftaki ruhlar için "saçı" yapılır. Arakayı/rakıyı ve yemeği çevreye saçı ederken "seek seek" denilir ve böylece çevredeki ruhların beslendiği kabul edilir. Sunuda bulunulurken iyi ya da kötü ruh ayrımı yapılmaz. Hepsi yaxşidir."

Kore'de bir şaman sunusu: Arak ve et

Bazı ülkelerin, kentlerin hatta semtlerin kedileri daha şanslıdır. Örneğin ülke olarak Mısır'ın, kent olarak İzmir'in, semt olarak da Cihangir'in. Bu kediler asla aç kalmazlar ve genellikle çöpten buldukları artıklarla değil, sevdikleri mamalarla beslenirler. Dünyanın her yerinde insanlar evleniyor ancak görünen o ki, Sibirya'da yaşayanlar, ruhlar arasında en şanslı olanları!

0 yorum:

Yorum Gönder