"Ağlamakla,inlemekle ömrüm gelip geçiyor.
Devası yok, garip gönlüm günden güne, ah, eriyor".
Muhsin Bey: '87 yapımı kült Yavuz Turgul melodramı.
Türk sinema tarihinin yüz akı, göz bebeği.
Muhsin Kanadıkırık'tan Ali Nazik'e, şarkıcı Sevda hanım'dan Osman Cavcı'ya, Laz Nurettin'den kumarbaz Şakir'e, Türk Rambo'su Sönmez Yıkılmaz'dan ev sahibesi 'madam'a itüm karakterlerin dantela gibi işlendiği, ilmik ilmik örüldüğü başyapıt.
Muhsin Bey - Jenerik
İncedir Kanadıkırık; konuşur onlarla sanki duyarmışlarcasına. XIX. yy.sonu - XX.yy başı İstanbul evlerinin birer birer yıkılışına karşı dik duruşudur. Yardımseverliliği, iyi yürekliliğidir.
''Hayal içinde akıp geçti ömr-ü derbederim'' eşliğinde çiçek sulayışıdır... Ali Nazik'e yardım eli uzatışıdır...
Beckett Bey
Neden?.. Muhsin Kanadıkırık, Urfa'da düğünlerde türkü söyleyen, garsonluk eden, genç, cahil ve tek hedefi türkücü olmak olan birine neden yardım eder? Tüm güçlüklere rağmen hem de. Filmde "Birileri kurtulurken, birileri feda mı edilir?" sorusuna cevap aranır aslında. Diyalektik metodla herşey dengelenir.. Tüm zıtlıklar iç içe ve bir bütün olarak sergilenir..
Bir yanda:
Üsküdar'dan ev alıp, musiki ses sanatçısı Afitap Hanım'ı düşkünler evinden çıkarmayı, tekrar tespih yapıp eski arkadaşlarla toplanarak fasıl geçmeyi hayal eden: Muhsin Bey.
Öte yanda:
İpek göğnek alıp altın zincir takmayı, sadece kendine kebap yapacak olan bir kebapçı açmayı, bir araba alıp ("Şahin"), bir sürü karıyı koynuna almayı hayal eden: Ali Nazik.
Yükseklik korkularıdır aslında yegane ortak yanları... Dam tepesinde, ip üzerinde yaşamla ölüm arasındaki senkronize adımlarıdır ortak yanları. Düşmemek için birbirine kavuşan elleri...
Kırsal kesimden göç sonrası İstanbul'un halini görürüz Muhsin Bey'de. Hızla değişen ve yozlaşan sosyal-kültürel yaşantısını görürüz. Umut tacirlerine, pavyon-gazino
kültürüne tanıklık ederiz. Ev sahibesi Beyoğlu Ermenisi 'madam'ın şahsında İstanbul'u terk eylemeye hazırlanan azınlıkları görürüz. Etnik renkliliğin solduğunu... Müziğin alt yapısını oluşturan değerlerin unutulmaya başlamasını görür, -arabesk-in sektörleşip, ticaret ve sanat hayatının yozlaşmasına tanık oluruz. Muhsin Bey tüm bunlarla mücadele eden bir masal kahramanıdır aslında... Ütopyadır..
Ali Nazik'e kaset çıkarma mücadelesinde sürekli çuvallamasına rağmen ''Hep denedin, hep yenildin. Bir daha dene, bir daha yenil. Daha iyi yenil!'' türünden bir Beckett'çi felsefeyle tekrar tekrar dener. Acı çekerek, her seferinde bir öncekinden daha fazla ödün vererek... ama tutunarak, tutunmaya devam ederek hayata...
Doğan Apartmanı - Yavuz Turgul daha sonra da bu apartmandan vazgeçemeyecek ve "Eşkiya" filminin final sahnesini de bu apartmanın terasında çekecektir.
Muhsin bey, "Doğan apartmanı"dır, müzisyenler kahvehanesidir -cebinden kefen parası çıkmayan müzisyenlerin kahvesi-. Vurdulu-kırdılı Türk filmi furyasıdır, Türk Rambo'sudur Muhsin bey. Komşuluk ilişkileridir. Sesi kötü, ağzı bozuk, platonik aşkı Sevda Hanım'dır Muhsin Bey. Tekleyen arabadır. Tekleyen arabayı itmemek için sağa-sola kaçışan mahallenin çocuklarıdır Muhsin bey... Mahallemizin apartmanında, mahallemizin çocuklarıdır.. Yitip giden bir hayattır Muhsin bey.. Kaybedendir.. Uğruna hapis yattığı Ali Nazik'i 3.sınıf bir pavyonda arabesk söylerken gören gözleri-dinleyen kulaklarıdır Muhsin Bey...
- Ağam kendimi kurtarmam gerekiyordu.
- Kurtardın mı bari?
"Ağlamakla,inlemekle ömrüm gelip geçiyor.
Devası yok, garip gönlüm, günden güne, ah, eriyor."
© Uğur Ayrancı / 2013
0 yorum:
Yorum Gönder